Yoksuldu baba...
Çok zor kosullarda, zar zor büyüttü oglunu...
yemedi ona yedirdi, giymedi onu giydirdi.
En büyük ideali yavrusunun kendi ayaklari üzerinde durabildigi günleri görüp Avrupa'ya yerlesmekti.
Orada iyi para kazanacak, bundan böyle adam gibi yasayacakti.
***
Zamanla oglan büyüyüp serpildi, bagimsizligini ilan etti.
Ancak bir arkadasiyla ayri evde oturdugu halde, kendi harçligini çikaramiyor, hala babasinin eline bakiyordu. Üstelik ev arkadasiyla da kavgaliydi. Baba yine de her eziyete katlaniyor, disinden tirnagindan artirdigini ogluna aktariyordu. Ne de olsa o, kendi kanindan, kendi soyundandi.
Bir yaz günü, oglanin evinde büyük bir kavga koptu.
Evladinin dövüldügünü duyan baba sopayi kapip evi basti; öfkeyle oglunun ev arkadasinin kafasini yardi. Tabii bütün mahalle ayaga kalkti.
Herkes babayı suçladi.
Adi "belali"ya çikmisti.
***
Yillar geçti... Baba bir daha dayak yemesin diye, oglunun yanindan hiç ayrilmadi; ona as, para, silah verdi, yanina adam koydu.
Artik yavrusunun güvencede oldugunu düsünüyor, kendi düslerinin pesine düsme vaktinin geldigine inaniyordu. Yeni bir hayata kanatlanmak üzere vize kuyruguna girdi. Ancak "Sen giremezsin"dediler, "Haneye tecavüz etmissin".
"Ama oglumu dövüyorlardi" diyecek oldu, dinlemediler. Yikildi baba... Yavrusunu koruma ugruna büyük idealinden olmustu. Kimi dostlari "Oglani evlatliktan reddet,
kurtul. O zaman alirlar seni" dedi.
Baba "Insan hiç oglundan vazgeçer mi" diye direndi, dinlemedi.
***
Gel zaman git zaman, yoldan çikti bizim oglan... Kirli islere bulasti. Evinde uyusturucu ticareti yaptigi, silah sakladigi, kanun disiislere bulastigi haberleri geliyordu. Babasindan zengin hale gelmisti, ama hala ondan harçlik aliyordu. Üstüne üstlük babasini da sevmiyor, "Basima ne geldiyse senin yüzünden" diye dikleniyordu. Zavalli adamcagiz, onu kollayacagim diye hem fakirlesmis, hem yalnizliga itilmis, hem de istikbal planlarini ertelemisti. Simdi kendisini sevmeyen problemli bir oglanla bas basa kalmisti.
***
Sonra bir gün, araya aracilar girdi, oglan ev arkadasiyla baristirildi. Eski kavgalari unuttular, birlikte vize alip güle oynaya Avrupa'nin yolunu tuttular. Babanin düslerinin ülkesiydi orasi... Baba "Madem onlar baristi, ben de gideyim" diyecek oldu, ama yine ayni gerekçeyle kapidan kovuldu: "Sen bir süre daha bekleyeceksin. O arada sicilini düzeltmeye çalis."
Simdi baba, bir yandan ogluna harcamaktan biriktiremedigi paralari biriktirmeye, bir yandan da oglu yüzünden bozulan sicilini düzeltmeye çalisiyor. Ve boynunu büküp, eski kavgalisiyla, el ele kendi mutluluk diyarina uçan oglunun ardindan el salliyor:
"Oglum, Kıbrıs'ım!
Sen mutlu ol yeter... Belki bana da bir gün verirler. Ben de bir gün yüzü görürüm."
CAN DÜNDAR
__________
GERİ
|